
(2024, 2025),

(2025)

Bakü (2024)

(2022, 2025)

Ankara
Sanat benim için sadece bireysel bir ifade değil, aynı zamanda paylaşılması gereken bir bilgidir.
2024’te, sanatı herkes için erişilebilir kılmak amacıyla Skool (Sanat) platformunu kurdum. Bugün burada 800’den fazla öğrenci; çizim, renk teorisi, serigrafi, tipografi ve yapay zekâ destekli sanat derslerimden faydalanıyor. Skool, klasik sanat temelleriyle deneysel teknikleri bir araya getirerek açık erişimli bir sanat akademisine dönüştü.
Bunun yanında, Ink Akademi’de de eğitmenlik yaptım. Burada sosyal medya tasarımı, çizim ve görsel üretim odaklı dersler verdim (Not: Ink Akademi 2012’de kuruldu; ben kurucu değilim). UY Studio’da bugün hâlâ aynı misyonla atölyeler, bire bir mentorluklar ve çevrim içi eğitim programları hazırlıyorum. Öğrencilerimle birlikte yalnızca teknik gelişim değil, portfolyo hazırlama ve profesyonel sanat dünyasına hazırlık süreçlerine de odaklanıyorum.
Her sergi sürecinde yalnızca eser üretmekle kalmıyor; tematik konsept geliştirme, eserlerin hazırlanması, lojistik, küratörlerle koordinasyon ve yerinde kurulum gibi tüm süreçleri birebir yönetiyorum. Örneğin, Pera Palas’ta sergilenen işlerimi mekânın tarihi dokusuna uygun biçimde kurguladım. Bakü’de izleyiciye bölgenin kültürel hafızasıyla diyaloğa girecek bir anlatım sundum. Louvre’da ise uluslararası bir izleyici kitlesine Türkiye’den çıkan politik ve toplumsal bir bağlam aktardım.
Atölye dışında; markalar, kolektifler ve yayınlarla da çalıştım.
Sullen Art Collective’in Türkiye yapılanmasında sanatçı ve sosyal medya yöneticisi olarak görev aldım. Burada markanın punk estetiğini yerel kitleyle buluşturan kampanyalar geliştirdim; mağaza lansmanları için görsel kimlik tasarımları, iç mekân grafikleri ve etkinlik organizasyonları yaptım. Böylece sanat üretimim, marka kültürüne dokunan güçlü bir görsel hikâye anlatımına dönüştü.
Benzer şekilde Magazink dergisinde görsel yönetmenlik ve etkinlik koordinatörlüğü üstlendim. Kapak tasarımlarından sayfa düzenine kadar görsel dili ben kurguladım. Bunun yanında, dergi lansmanlarını sergiler, performanslar ve konserlerle birer kültürel etkinliğe dönüştürdüm. Böylece Magazink yalnızca bir yayın değil, yaşayan bir sanat deneyimi haline geldi.
Benim için sanat, yalnızca duvara asılan bir nesne değil; tutum ve sorgulama alanıdır. İşlerimde punk kültüründen, felsefeden, müzikten ve politik olaylardan besleniyorum. Ürettiğim her iş, seyirciden yalnızca bakmasını değil; düşünmesini, hissetmesini ve tartışmasını bekler.
Serigrafiden dijitale, analogdan yapay zekâya kadar kullandığım her teknik, deney ve sorgulama için bir araçtır. Çalışmalarımda sıklıkla edebiyat, müzik ve politik referanslar yer alır. Böylece işin yüzeyinde görülen estetikle birlikte, altında çok katmanlı bir anlatı da bulunur.
Sanatı atölyede üretmekle sınırlı görmüyorum. Eğitim verirken öğrencilerimden ilham alıyorum; sergi kurarken mekânın kültürel belleğini işin parçası yapıyorum; marka projelerinde sanatın anlatı gücünü kolektif deneyime dönüştürüyorum.
Her sergide, her atölyede, her yayında amacım aynı:
Tekniği düşünceyle, estetiği toplumsal bağlamla, bireysel üretimi kolektif hafızayla buluşturmak.
Bugüne kadar attığım her adım – Louvre’un salonlarında, Pera Palas’ın tarihî odalarında, Ankara’daki atölyelerde ya da Bakü’deki müzelerde – bana şunu öğretti: Sanat, kültürler arası bir köprü. Ve ben o köprüyü her yeni üretimde yeniden inşa etmek için buradayım.